23 Temmuz 2012 Pazartesi

Aşkıma Masallar - İki İnatçı Sevgili

Evvel zaman iken, deve tellal iken, saksağan berber iken… Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. İp koptu, beşik devrildi. Anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi, döndürdüler dört köşeyi. Dar attım kendimi dışarı… Kaç kaçmaz mısın… Vardım bir pazara. Bir at aldım dorudur diye. Bineyim dedim, at bir tekme salladı bana geri dur diye… Padişahın topları ateşe başladı. Topladım gülleleri cebime koydum darıdır diye. Tozu dumana kattım, Edirne’ye yettim. Selimiye minarelerini belime soktum borudur diye. Yakaladılar beni tımarhaneye attılar delidir diye. Babamdan haber geldi, onun eski huyudur diye. Bereket inandılar, tutup beni saldılar. Neyse uzatmayalım, masala başlayalım…

Bir zamanlar Kayaköy adında bir yer varmış. Kayaköy ahşaptan küçük evleriyle oldukça şirin bir yermiş, İlker'de bu köydeki ağaç evlerden birinde yaşarmış. Köyün manzarasını daha da güzelleştiren ve ilginç kılan ise köyün ortasından geçen kilometrelerce uzunlukda ve yüzlerce metre derinliğindeki kanyonuymuş. 

Yıllar yıllar önce, insanlar bu kanyonun iki yakasına evlerini kurmuşlar, ve geçen zaman boyuncada babadan oğula geçen evlerinde yaşamaya devam etmişler.

Genç ilker birgün balık avlamak için kanyona inmiş, pek şansı yokmuş çünkü sağanak bir yağmur başlamış ve sular çok hızlı akmaktaymış. İlker avlanırken karşı kıyıda çamaşır yıkayan güzel bir kız görmüş. Kız ilkerin varlığından habersizmiş, hızlı bir şekilde eşyalarını toplamaya başlamış yağmur başlayınca. Fakat yağmur bir anda hızlanmış ve fırtınaya dönüşmüş, Biranda yükselen suların kızı sürüklemeye başladığını gören ilker suya atlamış ve kızı kıyıya çekmeye başlamış, birlikte bir mağaraya sığınmışlar. Ateş yakacak kuru dal bulamamışlar ve karanlık mağarada birbirlerine sımsıkı sarılarak, birbirlerinin vucüt ısısıyla ısınarak o geceyi atlatmışlar genç ilker ve güzel pelin. Sabah olduğunda fırtınadan eser yokmuş, güneşli ve sakin bir hava varmış. İlker bırakmak istememiş pelini, ama pelin gitmesi gerektiğini ve ailesinin onu çok merak edeceğini söylemiş ve böylece ilker ve Pelin ayrılmışlar ve kendi köylerine dönmüşler. Ama ilkerin gözüne uyku girmez olmuş o günden sonra, sürekli güzel pelini düşünür olmuş ama aralarında büyük bir uçurum varmış. İlker hergün kanyondan aşağıya iner ve yorucu bir şekilde geri tırmanır olmuş güzel pelinini görmek umuduylar ama bulamamış bir türlü aşık olduğu güzel kızı.

Birgün evinin önünde oturmuş dalgın dalgın kanyonun karşı tarafına bakarken, pelini görmüş ve aradaki mesafeye rağmen kalbi deli gibi atmaya başlamış.

Hemen koşmuş kanyonun kıyısına kadar ve "Seni Seviyorum" diye haykırmış.
Pelin "Duyamadım" demiş.
İlker bir kez daha bağırmış "Seni Seviyoruuuum"
Pelin "Ne ?" diye sorar gibi seslenmiş,
Tüm gücüyle bağırmış ilker "Seni Seviyoruuummm"
Pelin "Tekrar söyle ?" diye seslenmiş.

Aralarındaki uçurum sesin duyulmasını engeliyormuş.

İlker bir adım daha yaklaşmak istemiş sevdiği kıza ama adımını uçuruma attığını farkedemicek kadar gözlerini ayıramıyormuş pelinden, ve ilker uçurumdan aşağıya düşerek sonsuza dek kaybolmuş.

Pelin anlamış ilkerin ona nasıl aşık olduğunu ama artık çok geçmiş...

İlker'den birdaha hiçbir iz bulunamamış ve o günden sonra bu kanyona saklıkent adı verilmiş.

Pelinde ilkerin aşkını göremediği için üzüntü içinde yaşamaya başlamış, onun üzüntüsüne dayanamayan köy halkı asma köprüler inşa ederek saklı kent kanyonun iki yakasını birleştirmişler. Ve yıllar boyunca tekinsizce sallanan bu asma köprülerden korku içinde geçerken, dev uçurumu bile görünmez yapan aşkı düşünmüşler...


İlker cennetin kapısında, güzel meleğinin yanına gelmesini beklemiş yıllar boyunca ama sabırla. Güzel meleği pelin cennetin kapısına geldiğinde yıllardır görmeyi beklediği ilkerin boynuna sarılmış.

Pelin sormuş sevdiği gence, niye beni bekledin bunca sene, niçin girmedin bugüne kadar cennetin kapılarından ?

İlker cennet gözlü yarine bakmış ve "Sen olmadan cennette bile cehennem azabı var benim için, seni beklemekti tek varoluş sebebim, seni rabbim özene bözene yaratmış ama sadece benim için, sen benimsin" demiş ve tıpkı yıllar önce Kayaköy'deki mağarada, dondurucu soğuktaki tek sıcaklığı birbirlerinde buldukları zamandaki gibi sımsıkı sarılmışlar ve birlikte cennetin kapılarına el ele adım atmışlar.


Daisypath Friendship tickers