Evvel zaman iken, deve tellal iken, saksağan berber iken… Ben anamın beşiğini
tıngır mıngır sallar iken. İp koptu, beşik devrildi. Anam kaptı
maşayı, babam kaptı meşeyi, döndürdüler dört köşeyi. Dar attım kendimi
dışarı… Kaç kaçmaz mısın… Vardım bir pazara. Bir at aldım dorudur diye.
Bineyim dedim, at bir tekme salladı bana geri dur diye… Padişahın
topları ateşe başladı. Topladım gülleleri cebime koydum darıdır diye.
Tozu dumana kattım, Edirne’ye yettim. Selimiye minarelerini belime
soktum borudur diye. Yakaladılar beni tımarhaneye attılar delidir diye.
Babamdan haber geldi, onun eski huyudur diye. Bereket inandılar, tutup
beni saldılar. Neyse uzatmayalım, masala başlayalım…
Bir zamanlar Kayaköy adında bir yer varmış. Kayaköy ahşaptan küçük evleriyle oldukça şirin bir yermiş, İlker'de bu köydeki ağaç evlerden birinde yaşarmış. Köyün manzarasını daha da güzelleştiren ve ilginç kılan ise köyün ortasından geçen kilometrelerce uzunlukda ve yüzlerce metre derinliğindeki kanyonuymuş.
Yıllar yıllar önce, insanlar bu kanyonun iki yakasına evlerini kurmuşlar, ve geçen zaman boyuncada babadan oğula geçen evlerinde yaşamaya devam etmişler.
Birgün evinin önünde oturmuş dalgın dalgın kanyonun karşı tarafına bakarken, pelini görmüş ve aradaki mesafeye rağmen kalbi deli gibi atmaya başlamış.
Hemen koşmuş kanyonun kıyısına kadar ve "Seni Seviyorum" diye haykırmış.
Pelin "Duyamadım" demiş.
İlker bir kez daha bağırmış "Seni Seviyoruuuum"
Pelin "Ne ?" diye sorar gibi seslenmiş,
Tüm gücüyle bağırmış ilker "Seni Seviyoruuummm"
Pelin "Ne ?" diye sorar gibi seslenmiş,
Tüm gücüyle bağırmış ilker "Seni Seviyoruuummm"
Pelin "Tekrar söyle ?" diye seslenmiş.
Aralarındaki uçurum sesin duyulmasını engeliyormuş.
İlker bir adım daha yaklaşmak istemiş sevdiği kıza ama adımını uçuruma attığını farkedemicek kadar gözlerini ayıramıyormuş pelinden, ve ilker uçurumdan aşağıya düşerek sonsuza dek kaybolmuş.
Pelin anlamış ilkerin ona nasıl aşık olduğunu ama artık çok geçmiş...
İlker'den birdaha hiçbir iz bulunamamış ve o günden sonra bu kanyona saklıkent adı verilmiş.
Pelinde ilkerin aşkını göremediği için üzüntü içinde yaşamaya başlamış, onun üzüntüsüne dayanamayan köy halkı asma köprüler inşa ederek saklı kent kanyonun iki yakasını birleştirmişler. Ve yıllar boyunca tekinsizce sallanan bu asma köprülerden korku içinde geçerken, dev uçurumu bile görünmez yapan aşkı düşünmüşler...
Pelinde ilkerin aşkını göremediği için üzüntü içinde yaşamaya başlamış, onun üzüntüsüne dayanamayan köy halkı asma köprüler inşa ederek saklı kent kanyonun iki yakasını birleştirmişler. Ve yıllar boyunca tekinsizce sallanan bu asma köprülerden korku içinde geçerken, dev uçurumu bile görünmez yapan aşkı düşünmüşler...
İlker
cennetin kapısında, güzel meleğinin yanına gelmesini beklemiş yıllar
boyunca ama sabırla. Güzel meleği pelin cennetin kapısına geldiğinde
yıllardır görmeyi beklediği ilkerin boynuna sarılmış.
Pelin sormuş sevdiği gence, niye beni bekledin bunca sene, niçin girmedin bugüne kadar cennetin kapılarından ?
İlker cennet gözlü yarine bakmış ve "Sen olmadan cennette bile cehennem azabı var benim için, seni beklemekti tek varoluş sebebim, seni rabbim özene bözene yaratmış ama sadece benim için, sen benimsin" demiş ve tıpkı yıllar önce Kayaköy'deki mağarada, dondurucu soğuktaki tek sıcaklığı birbirlerinde buldukları zamandaki gibi sımsıkı sarılmışlar ve birlikte cennetin kapılarına el ele adım atmışlar.
Pelin sormuş sevdiği gence, niye beni bekledin bunca sene, niçin girmedin bugüne kadar cennetin kapılarından ?
İlker cennet gözlü yarine bakmış ve "Sen olmadan cennette bile cehennem azabı var benim için, seni beklemekti tek varoluş sebebim, seni rabbim özene bözene yaratmış ama sadece benim için, sen benimsin" demiş ve tıpkı yıllar önce Kayaköy'deki mağarada, dondurucu soğuktaki tek sıcaklığı birbirlerinde buldukları zamandaki gibi sımsıkı sarılmışlar ve birlikte cennetin kapılarına el ele adım atmışlar.